29 Ağustos 2013 Perşembe

1 NİSAN ŞAKASI NASIL ÇIKTI?

BOL ŞAKA VE EĞLENCE


Hepimiz 1 nisan da en sevdiğimiz kişilere ummadıkları olaylarla şaka yapmaya çalışırız.güzel vakit geçirir,bol bol güleriz.bu şakaları hazırlamak için günler öncesinden planlar yaparız.peki hiç aklımıza nasıl ortaya çıktığı geldi mi?söylenen rivayetlere göre bu tarihin çıkışında 2 olay rol almıştır.






RİVAYET 1

Roma imparatoru julius caesar yıl başlangıcını 1 ocak olarak ilan etmişir.fakat avrupada yıl başlangıcı daha sonraki yüzyıllarda 25 mart olarak değişmiştir.daha sonra 1564 yılında fransa kralı IX. Charles yıl başlangıcını tekrar 1 ocak gününe almıştır.iletişimin zayıf olduğu o günlerde çoğu insan bundan haberdar olmadı ve eski adetlerine devam ettiler.bazıları ise bu olayı protesto ettiler.1 nisanda partiler düzenleyip eğlenceler yaptılar.diğerleri bu kişilere 1 nisan aptalları demeye başladılar ve bu günde olmayan partilere davet edip hileler düzenlediler.


daha sonra fransada1 ocak günü yılbaşı olarak alışılınca bu olayları hatırlayarak 1 nisanda birbirlerine şakalar yapmaya başladılar.eğlenceler partiler düzenleyip birbirlerine hediye aldılar.bu olayın ingiltereye ulaşması 2 yüzyılı aldı.daha sonra da amerika ve tüm dünyaya yayılarak bugünümüze kadar geldi....

RİVAYET 2


Bu rivayet gerçekten müslümanları çok üzmüştür.15. yüzyılda ispanyada avrupaya müslümanlığı anlatmak ve yaymak için endülüs emevi devleti kurulmuştur.bu yüzyılın sonunda emevilere karşı büyük bir haçlı ordusu toplanmıştır.31 mart gecesi ordu komutanı bir elinde KURAN-I KERİM diğer elinde incil ile emevilere ''eğer bu şehirden giderseniz bu kutsal kitaplar üzerine yemin ederim ki size hayatlarınız bağışlanacaktır'' demiştir.emevilerde o günkü soğuk ve açlık şartlarında bu teklifi kabul etmiş ve 1 nisan günü şehirden ayrılırken haçlı ordu komutanı katliam emrini vermiştir.emevilerin komutana ''bize söz vermiştin bizim hayatlarımıza dokunmayacaktın'' sözüne karşılık ''size vermiş olduğum söz dün için geçerliydi bugün için söz vermedim'' diyerek emevileri katletmiştir.

1 nisan günü halk rasında hile günü olarak kutlanmaya başlamıştır ve günümüze kadar ise şaka günü olarak gelmiştir.ne kadar rivayet de olsa müslümanlara yapılan bu katliam bazı kaynaklarda gerçek olarak yer almaktadır.


27 Ağustos 2013 Salı

UÇAK KABİNİ NEDEN BASINÇLANDIRILIR?

YAŞAM KALİTESİ


Modern yaşamın en teknolojik ulaşım araçları uçaklardır.uçaklar sayesinde km lerce uzaklıktaki kıtalara rahat ve kısa zamanda ulaşırız.uçaklar yeryüzünden 8000-12000 km yükseklikte uçmaktadırlar.bunun nedeni ise hava yoğunluğunun ve basıncın bu yükseklikte az olmasıdır.yoğunluk ve basınç ne kadar az olursa o kadar sürtünme kuvveti az olacak ve az yakıt harcayacaktır.örnek verirsek deniz seviyesinde uçan uçak ve 10000 km yükseklikte uçan uçağa aynı miktarda yakıt koyarsak,10000 km yükseklikte uçan uçak deniz seviyesinde uçan uçağa göre yaklaşık olarak 2 kat mesafe fazladan yol alacaktır. 

yüksek irtifada uçarken uçak için herşey normal fakat insan için hava yoğunluğu ve basıncı az olduğu için problemler oluşmaktadır.insanoğlu deniz seviyesinde normal solunum ve normal kan basıncı altındadır.fakat yüksek irtifalarda solunum ve kan basıncı problemleri ortaya çıkar.yaşam şartları elverişli olmaz.

yaşam şartlarının sağlanması için uçak kabini uçaktaki hava sistemleri ile basınçlandırılır.deniz seviyesinin biraz üstünde basınçlandırma motorların çalışmasıyla başlar ve inişe kadar bu basınç kademeli olarak korunur.

25 Ağustos 2013 Pazar

SOĞAN DOĞRAYINCA NEDEN GÖZLERİMİZ YANAR?

ÖNEMLİ BESİN KAYNAĞI

Soğan günümüzde dünyanın dört bir köşesinde kullanılan ve değişik bir aromaya sahip besindir.katıldığı her türlü yemek ve salataya ayrı bir tad vermektedir.içinde bulunan çeşitli amino asitler sayesinde vücuda pek çok yararı vardır.çoğu hastalıktan korur.peki bu kadar yararlı ve leziz olan soğanı doğrarken neden gözümüz yanar,yaşarır?

SÜLFRİK ASİT

Soğan besleyici olmasının yanında süper aromatik tadı vardır.bu aromatik tad içinde bulanan kükürtlü maddeler ve sülfür içeren amino asitlerden kaynaklanmaktadır.soğanı kestiğimiz anda propenylcysteinesulphoxide denilen kısım çözülerek proponal S oxit açığa çıkar.açığa çıkan bu asit gözümüze değdiği anda hiroliz oluşur ve içinde az miktarda bulunan sülfrik asit gözümüzün yaşarmasına neden olur.

bu olay çok kısa sürer ve ısı ile ortaddan kalkar.örneğin pişmiş soğanı doğradığınızda gözünüz yanmaz.rivayetlere göre soğanı doğrarken yapılan bir kaç işlem ile gözlerinizi koruyabilirsiniz.bunlar şöyledir....
  • doğramadan önce soğanı yıkamak
  • soyulmuş soğanı buzdolabında bekletmek
  • dil çıkararak doğramak
  • pişen yemek yanında doğramak
  • ağızda ekmek yada kesme şeker tutarak doğramak
  • doğrayıcı bıçağı soğuk suda yıkamak
  • lens takmak
  • doğrama işlemi esnasında ağızdan nefes alıp vermek
  • deniz gözlüğü takmak :))

24 Ağustos 2013 Cumartesi

YAZI TURA ATMAK NERDEN ÇIKTI ?

TANRI KARARI


Yazı turayı günümüzde şans oyunu olarak çok kullanmaktayız.bir seçim için arkadaşlarımızla hemen bahse gireriz.bir rivayette yazı her zaman kazanır :) .yazı turanın tarihi çok eskilere dayanır.günümüzde ki gibi çok basit şans oyunları için değil hayati kararları almakta kullanılırdı.eski insanlar yaşam kararlarının tanrılarına ait olduğunu düşünürlerdi.tanrı kararlarını evet yada hayır şeklinde karar vermeleri için yollar arıyorlardı.


julius caesar (sezar) madeni para ile bu karar alma olayını başlattı.sezar zamanında tüm madeni paraların bir tarafında sezarın kafasının resmi vardı.para havaya fırlatıldığında head kısmının üst tarafa gelip gelmemesiyle bir anlaşmazlık karara bağlanabiliyor yada tanrıların evet yada hayır cevabını öğrenebiliyorlardı.ilerki zamanlarda karara bağlama olayı artık hemen hemen her iş için head tail (yazı tura) şekli ile karar veriliyordu.

TURA OSMANLIDAN GELME

Bizde ise tura kısmı osmanlıdaki tuğradan gelmekte.tuğra osmanlı padişahların imza yerine kullandıkları özel bir işarettir.oğuzhan zamanından kalma bir gelenektir.aslında bu işaret padişah ve babasının adının yığma şeklinde yazılmasıdır.daha sonra ikinci süleymandan sonra tuğralar çiçek ve yaprak resimleri ile  süslenmiştir.tuğra belgelerde kullanıldığı gibi padişahın bastırdığı paraların bir yüzünde de yer almaktadır.bu madeni paraların tuğralı kısmına ilk başlarda tuğra daha sonra ise tura olarak anılmaya başlandı.diğer yazılı kısmı ise yazı olarak anıldı.

23 Ağustos 2013 Cuma

FOTOĞRAF ÇEKİMİNDE MEGA PİKSEL ÖNEMLİ Mİ ?

ÇOK MEGA PİKSEL ÇOK İYİ FOTOĞRAF MI ?

Arkadaşımız yeni bir fotoğraf makinası yada son model bir akıllı telefon alır bizde hemen kamerası kaç megapiksel diye sorarız.cevap ise 8-13 megapiksel gibi olur.fotoğraf denilince de ilk akla hemen megapiksel gelir.aslında fotoğraf kalitesini megapikselin de dışında lensler,sensörler,çekim tekniği,ortam ışığının ayarlanması gibi unsurlar belirler.




MEGA PİKSEL NE DEMEKTİR ?

Mega piksel bir fotoğraf üzerinde yer alan milyon tane renkli küçük noktayı ifade eder.aslında megapikseli yüksek kötü fotoğraf bile çekebilirsiniz.4mp lik makina bazen 8mp lik makinadan daha iyi fotoğraflar çekebilir.megapikselin önemi fotoğrafı büyülttükçe netliğinin kaybolmamasında etkilidir.çünkü fotoğrafı büyülttükçe bu pikseller yoğun ise yani çok ise netliğini koruyacaktır.az ise     görüntüde netlik bozulacaktır.

BOŞUNA PARA VERMEYİN

Eğer bu işi profesyonel olarak yapmıyorsanız ve 10x15 lik foto çıktıları alıyorsanız size 4mp lik lensi iyi olan bir makina yeterlidir..halk arasında olduğu gibi ürünü alırken sorduğumuz ilk şey mega pikseli kaç diye aldanışta olmak yersiz.ilk sorduğumuz lens kalitesi olmalıdır.....

22 Ağustos 2013 Perşembe

PARMAKLAR SUYA GİRİNCE NEDEN BURUŞUR?

KAVRAMA ORANI YÜKSELİYOR

Bu olaya ALLAH ın bir nimeti diyebiliriz.çünkü daha öncelerde parmakların suda kalmasıyla derinin şişerek dokuya bağlı olmasından dolayı buruşması olarak biliniyordu.fakat son araştırmalarda bununla bir alakası olmadığı görüldü.son araştırmalarda buruşuk derinin daha çok kavrama sağladığı gözlemlendi.

 KAN DAMARLARI

Bu olay aslında sinir sistemi ile ilgili.parmak bir süre suda kaldığında sinir sistemi bunu algılayarak kan damarlarının büzülmesini,incelmesini sağlıyor.kan damarları inceldiğinde ise parmak hacmi küçülerek derinin büzülmesini sağlıyor.buda bize daha iyi bir kavrama olanağı sağlıyor.atalarımızın bazı bölgelerde geçimini denizden,sudan sağladığını düşünürsek daha iyi bir kavramanın bize verilmiş büyük bir nimet olduğunu düşünebiliriz.nasıl kaygan bir yolda dişleri olan bir lastik kayma riskini azaltıyorsa parmaklarımızda bize iyi bir tutuş sağlıyor.

21 Ağustos 2013 Çarşamba

NEDEN UYKUDA HORLARIZ?

UYKU HALİNDE HORLAMA

Birçok insanın şikayet konusudur horlama.özellikle bayanlar çok dertli bu konuda.aslında bayan erkek farketmeden herkes yaşları ilerledikçe daha çok horlamaya başlar.peki neden yaş ilerledikçe horlama da artar?

NEFES YOLLARI

Nefes yollarının üst kısmında nefes yollarını açık tutmakla görevli kaslar,dokular bulunur.Uykuya daldığımızda vücudumuzdaki bütün kas ve dokular rahatlar,gevşer.nefes yollarındaki kas ve dokularda da aynı işlem görülür.buradaki kaslar ve dokular gevşediğinde nefes yolu bir nebze kapanır ve havanın geçişini zorlaştırır.buradaki kas ve dokuların titremesi horlama dediğimiz sesi ortaya çıkar.

yaşlandıkça horlamanın artışı buradaki kas ve dokuların iyice yumuşamasından dolayıdır.kilo aldıkça buradaki yağ kütlesi artar ve hava geçişi iyice zorlaşır.titreme daha büyük olur.horlama şiddeti daha fazladır.

20 Ağustos 2013 Salı

KIZGIN YAĞA SU DAMLARSA NEDEN SIÇRAR?


KIZGIN TAVA

Kızartma yaparken yanlışlıkla sıcak tavamıza su damladığında aniden yağlar etrafa,kolumuza,başımıza doğru sıçramaya başlar ve hemen geri çekiliriz.belki tavayı tutuyorsak kazalara bile neden olabilir.bir süre sonra ise bu sıçramalar durarak kızartma işlemi devam eder.neden su damlayınca yağlar sıçramaya başlar.




                                                KAYNAMA ISISINDAN FAZLA SICAKLIK

Kızartma esnasında yağa du damlama sonucu su yağdan ağır olduğu için kaynama sıcaklığından fazla olan tavanın dibine doğru iner.tava dibiyle temasa geçtiği anda hemen buharlaşır ve hava kabarcığı meydana gelir.hava kabarcığı yağdan hafif olduğu için yukarı doğru hareket ederken kızgın yağlarında etrafa sıçramasına neden olur.buharlaşan su damlacıkları bitincede kızartma işlemi normal devam eder...

19 Ağustos 2013 Pazartesi

NEDEN HAPŞIRIRIZ?


SİNİRLERİN UYARILMASI
Hapşırma birdenbire,ani olarak burundan ve ağızdan nefes verme olayıdır.hapşırmadan önce burun kanalları içinde sinirler uyarılarak beyine sinyal gönderilir.beyin bu sinyali alarak baş ve boynumuzdaki kasları uyarır.böylece ani olarak bir nefes verme olayı yaşanır.

NEDENLERİ


Burun kanalları içindeki sinirler çeşitli nedenlerden dolayı uyarılabilir.örneğin toz,duman,ani olarak ışığa,güneşe bakmak,parfüm yada çiçek tozu gibi alerjik durumlar.bazı insanlarda ise genetiktir.belli dönemlerde hapşırık krizlerine tutulurlar.

Uyku esnasında hapşırma çok nadir görülür.ilginç olan olay her kim hapşırırsa gözlerini kapatmasıdır.gözü açık hapşıran insan göremeyiz.ne olursa olsun hapşırmayı engellemeye çalışmak kötü durumlara yol açabilir.kalp üzerinde etkisi olduğu söylenmektedir.hemen hemen her ülkede hapşırdıktan sonrada çok yaşa,iyi yaşa gibi ifadeler kullanılmaktadır.bu eskilerden gelmektedir.daha önce yaşamış olanlar hapşıran insanın içine şeytanın girdiğini tanrının hapşırtarak bu şeytanı dışarı attığını düşünerek çok yaşa gibi ifadeler kullanmışlardır.

18 Ağustos 2013 Pazar

HAMİLE BAYANLARDA NEDEN AŞERME OLUR?


TATLI MI TUZLU MU?

Hamile bayanların %80-90 nında aşerme olayı yani belli bir yiyeceği aşırı tüketme isteği ortaya çıktığı kanıtlanmıştır.Fakat bu yiyeceklerin tatlı,tuzlu,baharatlı yada ekşi olması nedeni bulunamamıştır.hamile bayanlar çok çeşitli yiyecekleri isteyebilmektedirler.

HORMONSAL DEĞİŞİKLİKLER
Aşerme olayı kesin nedeni bilinmemekle beraber hamilelik başlangıcıyla vücutta olan hormonsal değişiklikler,kan şekeri değerleri değişmesi gibi etkenlerden meydana gelebileceği sanılmaktadır.hamileliğin başlangıcında artan östrojen hormonu annenin tad ve koku alma hisleri arttırmakta ve belli yiyecekleri aşırı istemekte bazı yiyeceklerden ise aşırı nefret etmektedir.bazen normal insanların duyamadığı kokuları anne hiç zorlanmadan duyabilmektedir.

Yapılan araştırmalar sonucunda ilk sırada tatlı isteklerin ikinci sırada ise tuzlu isteklerin daha sonrada diğer tat grupların istek arzusu olduğu sonucuna varılmıştır.annelerin dikkat etmesi gereken konu aşerme dönemlerinde sağlıksız yani insanoğlunun fabrikalarda ürettiği doğal olmayan yiyeceklerden uzak durmasıdır.


16 Ağustos 2013 Cuma

PET ŞİŞE İLE METRO JETONU


PEKİN METROSU

Pekin metrosunda yeni yapılan bir sistemle artık para yerine boş pet şişe kullanarak jeton alabiliyorsunuz.bu sistemle hem geri dönüşüm şişeler toplanarak çevreye zararı olmuyor hemde yolcular içtikleri su sebebiyle metroyu bedavaya getirmiş oluyor.eğer sistem çok tutarsa tren istasyonlarında da kullanılmaya başlanacak.kullanışlı olan bir sistemin yurdumuzda da bulunmasını gönülden isteriz. 

15 Ağustos 2013 Perşembe

DENİZİN İÇİNDEN GEÇEN NEHİR OLUR MU?

DENİZİN ALTINDAN AKAN NEHİR


herkese garip gelen bu olay meksikada yucatan yarımadası ve karayip adaları yakınında bulunuyor.

ismi ise angelita obruğu.dünyadaki en inanılmaz yerlerden biri olan obruk görenleri hayrete düşürüyor. 60 metre derinlikten önce tatlı su sonrasında ise tuzlu su başlamakta.






HİDROJEN SÜLFÜR OLAYI

Aslında bu olay deniz katmanında bulunan hidrojen sülfür olayından başka bir şey değil.nasıl oluşur bu katman derseniz;su kütlesindeki tuz yoğunluğunun hızla değişmesinden kaynaklanmaktadır.deniz suyunun yoğunluğu ile tuzun yoğunluğu sıcaklığa bağlı olarak ters orantılı olduğu için dikey olarak bir tabakalanma meydana gelmekte.eğer deniz içerisinde böyle obruklar varsa bu katmanlar burada yoğunlaşarak video ve resimde gördüğümüz gibi deniz içinde akan nehir görüntüsü meydana getirmekte.görsel olarak muhteşem bir şov sunan olay aslında hidrojen sülfürden ibaret.bu olay nedeniyle derinlere inildikçe tuz oranı artmakta....videoyu keyifle izleyin....


13 Ağustos 2013 Salı

VÜCUDUMUZUN SANİYEDE YAPTIĞI İŞLEMLER




Yeme,içme,uyuma,yürüme,spor yapma,konuşma gibi günlük aktivitelerimizde mucizevi vücudumuz bizim bilmediğimiz işlemleri,komutları,algıları saniyede milyarlarca kez yapmaktadır.


insanoğlunun üretmiş olduğu bilgisayarlardan kat kat üstün olan vücumuz ile ilgili videoyu zevkle izleyebilirsiniz.

12 Ağustos 2013 Pazartesi

TUZ SAĞLIĞA ZARARLIMI YOKSA FAYDALI MI?


HAYATIMIZIN AYRILMAZ PARÇASI TUZ ZARARLI MI YOKSA FAYDALI MI? 

Hemen hemen her türlü besinle beraber tükettiğimiz tuz hayatımızın ayrılmaz bir parçasıdır.bazen yemeğin tadına bile bakmadan hemen elimiz tuza gider.peki bu kadar çok tükettiğimiz tuzun faydaları ve zararları nelerdir.bu konuda syn dç.dr.nuri haksever kendi internet sitesinde vermiş olduğu bilgiler gerçekten çok faydalı.


TUZUN ÖNEMİ

Su ve tuz hayatımızın en önemli maddeleridir. Tuz insanların ilk bulduğu ve kullandığı doğal kaynaklı maden/minerallerden biridir. Eski çağlardan beri besinleri saklamakta ve tatlandırmakta yaygın olarak kullanılmaktadır. 

Mutfaklarda bulundurduğumuz rafine tuz sağlığımıza çok zararlıdır. Oysa doğal tuz yani kaya tuzu veya deniz tuzu çok yararlı bir şifa kaynağıdır. Fizik bedenimizde bulunması gereken tüm elementler mevcuttur.

Kanımızın ve tuzlu sıvıların kimyasal ve mineral bileşimleri ile deniz suyu arasında şaşırtıcı benzerlikler vardır. Embriyo annesinin karnındaki tuzlu su ile dolu bir kese içinde bulunur. 



Tuzun bedendeki fonksiyonu osmoz isleminin çalısmasını sağlamasıdır. Aksi taktirde 100 litre su bile içseniz, bedeninizde tuz olmayinca yine susuzluktan ölürsünüz. Çünkü tuzun sayesinde aldiginiz su hücrelerinize baglanır. 



Bedeninizdeki tuz oranı sizin düşünme kapasiteniz ve şuur derecenizle de eşdeğerdir. 



Doğal deniz tuzu birçok mineral içeren sodyum klorürün birikimini engelleyen ve kan basıncını düşüren bir maddedir. Deniz tuzu fazla sodyumu uzaklaştırmaktadır. Tuz diyeti/azlığı aynı zamanda insanlarda hücre dejenerasyonu ve yaşlanmasını hızlandırmakta ve biyokimyasal açlığa neden olmaktadır. Tuz azlığı böbrek zayıflığı, karaciğer stresi ve adrenal tükenmesine yol açabilmektedir. Ayrıca kalp kasları kapakçıklarının yorulması olabilmektedir. İyi doğal deniz tuzunun iyileştirme gücünün C ve E vitaminleri ve diğer besinlere eşit olduğu savunulmaktadır. 

Doğal Rafine Edilmemiş Deniz Tuzu mu? Rafine Sofra Tuzu mu? 

Doğal rafine edilmemiş deniz tuzu insan vücudu için gerekli minerallerin çoğunu gerekli oranlarda içermektedir. Doğal tuz vücut sıvılarının hücrelerden serbest geçişine yardımcı olurken, rafine tuz sıvıların geçişini engelleyerek kronik böbrek sorunlarına neden olabilmektedir. 



İyi tuz yüzde 100 el ile hasad edilmiş, beyazlatılmamış, kekleşme reaktifleri ilave edilmemiş, yıkanmamış, düşük sodyum klorür seviyeli, katkı maddesiz, 84 mineral içeren, rafine edilmemiş doğal deniz tuzudur. 

 Normal Rafine Tuz ve Tehlikeleri 

Modern tıbba göre sofralık rafine tuz (NaCl) alkol ve sigara gibi diyetten uzaklaştırılması gereken bir madde olarak görülür ve yüksek tansiyonun en önemli sebeplerinden biri olarak kabul edilir. 



Yüksek tansiyon ve kalp hastaları için düşük tuz diyeti rafine tuzlar için geçerlidir. Rafine edilmiş tuz vücudumuzda birikir. Bu tuzun bir kısmı damar duvarları, arterler, beyin, idrar yolları, cinsel organlar, bez sistemleri veya kemiklerin eklemlerinde birikerek problemlere yol açabilmektedir. 



Piyasadaki alışılagelmiş rafine tuz sadece Sodyum ve Klorür ihtiva eder. Bunun dışında Sodyum flüorit, Magnezyum karbonat, Kalsiyum karbonat ve deklare edilmesi gerekli görülmeyen büyük bir miktar E-numaraları* gibi maddelerle "zenginleştirilmiştir". Serpilme ve akıcılık yeteneğini geliştirmek için Alüminyumsilikat ilave edilmiştir. Alüminyum beyinde tortu bırakan hafif metal olup, bu özelliği Amerika Birleşik Devletleri' nde ortaya çıkan yüksek orandaki Alzheimer hastalığının nedeni olarak görülmesini sağlamaktadır. Ayrıca vücudumuz hiçbir şekilde suni iyot ve flüor karışımlarının çözecek durumda değildir. 



Deri ve genelde böbrekler, NaCl'yi ayrıştırmamızı sağlarlar. Ancak yaşımız ve bünyemize göre sadece günde yaklaşık 5-7 gramını ayrıştırabiliriz. Oysa biz günde sadece endüstriyel gıdalardan 12-20 gram NaCl alırız. Bu şekilde bedenimize ayrıştırabileceğimizden çok daha fazla NaCl almış oluruz. Bedende ayrıştırılamayan kalan NaCl'den bedenimiz kendisini bir şekilde korumalıdır. Bedeniniz, ayrıştırılmamış olan tuzu bir şekilde nötralize etmek zorundadır ve bunu "değerli" hücre suyunuzla yapmaktadır. 



Rafine tuz agresif bir hücre zehiri olup, vücuttan ilk fırsatta atılmak istenmektedir. Bundan dolayı boşaltım organlarının yoğunluğu artmakta ve vücut arta kalan rafine tuzu izole etmeye ve böylece zararsız hale getirmeye çalışmaktadır. Bunun için gerekli olan su hücrelerden emilerek alınmakta ve canlılıklarını yitiren hücreler ölmektedir. Bunun sonucu olarak ödem ve sellülit olarak bilinen su dokusu oluşmaktadır. Vücut boşaltamadığı her bir gram Sodyum Klorür için 23 kat hücre suyuna ihtiyaç duymaktadır. Ayrıca kemik ve eklem bölgesinde depolama yapılmaktadır. Bunun sonucu gut, artroz, artrit vb. romatizmal rahatsızlıklardır. Ayrıca safra ve böbrek taşı oluşumu da söz konusu olabilir. Bunun nedeni vücudumuzun 82 eksik elemente/minerale olan isteğidir. Bu 82 elementin çoğu iz elementleri olup, vücudumuz tarafından çok az miktar gerekir, ancak eksikliği bugün birçok hastalıklara yol açabilmektedir. İnsanlar mineral ihtiyaçlarını iki kaynaktan temin edebilirler: bitkiler ve tuz. 



Modern bilime göre tuzun içinde bulunması gereken elementlerin 24'ü yaşam için zorunlu olmasına rağmen 84 elementin uygun dengesi iyi sağlıklı vücut için gereklidir. İyon kaybı dengesizliklere, hücre üretme ve büyümede bozulmalara sebep olur. Hücre kayıpları sinir bozuklukları, beyin kusurları, kas hasarları ve hastalıklara neden olur. Bu yüzden kandaki tuz ve iyonların uygun mineral dengesi sağlık için hayati öneme haizdir. Bu kompozisyon çok kesin sınırlar arasında olmak zorundadır. 



Bir çok hastalıklar ve kötü sağlık şartları mineral eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bu minerallerin çoğu deniz tuzunda bulunmaktadır. Tuz içindeki mineraller çıkarılarak daha homojen yapmak için rafine edilir. Rafinasyon ile tuzun görünümü güzel ve akışı kolay olur, ancak içerdiği 84 minerallin 82'si uzaklaştırılmış olur. Bunlar yan ürün olarak ilave gelir getirdiğinden ayrı satılır. Örneğin bor motorlarda vurmayı azaltmak için petrol katkısı, kimyasal gübre vs. olarak kullanılır. Tuzdan uzaklaştırılan kimyasallar ve mineraller plastik yapımında kullanılır. Sonuç olarak, rafine sofra tuzları sadece sodyum klorürdür, diğer tüm yararlı element mineralleri uzaklaştırılmıştır. 


Rafine tuzun içerdiği maddeler: 
Magnezyum fosfat - E343 
Kalsiyum fosfat - E341 
Kaliyum fosfat - E340 
Difosfat - E450 
Trifioat - E451 
Polifosfat - E452 
Fosforik asit - E338 
Sodyum fosfat - E339 
Aliminyum silikat 


Kimyasal katkı maddeleri alüminyum hidroksit ve alüminyum silikat (%1) tuzu beyazlatmada ve paketlemede su emmesini önlemek için ilave edilir. Böylece tuz kolay akar. Bu tuzu çocukluğunuzdan itibaren yiyorsanız, Alzheimer hastalığına yakalanmama şansınız da çok düşer. 

Tuz ve Sağlığınız

İnsanlar mineral ihtiyaçlarını iki kaynaktan temin edebilirler: Bitkiler ve tuz. Bitkiler mineralleri topraktan alır. İnsanlar bitkileri (tahıl, sebze, meyva) yiyerek mineralleri alırlar. Son 50 yılda, insanoğlu doğal sistemi/dengeyi suni gübrelerle (azot, fosfor ve potasyum içeren) bozarak daha fazla ürün almış ve daha fazla alanı ekip biçerek verimini ve gelirini artırmıştır. Ancak toprağın mineral içeriği bilinçsizce tüketilmiştir. Bilimsel çalışmalar bugünkü sebze ve meyvelerin 50 yıl öncekilerine nazaran ancak %10 kadar besin içerdiğini göstermektedir.

dipnot:okumuş olduğunuz yazı syn dç.dr.nuri haksever in internet sitesinden alıntıdır.
sahibi istediği takdirde kaldırılacaktır.

11 Ağustos 2013 Pazar

GÜNDE 3 ÖĞÜN MÜ YOKSA DAHA SIK MI YEMEK LAZIM?


SÜREKLİ SÖYLENEN VE BİLİNEN DAHA SIK YEMEK YEMEK İYİ MİDİR?

Bildiğimiz gibi sürekli tvlerde,medyada,gazetelerde diyetisyenler,uzmanlar az ama sık yememiz konusunda bizleri bilgilendirip duruyorlardı.fakat bunun yanlış olduğu prof.dr. canan efendigil karatay tarafından belirtildi.

KARATAY DİYETİ

Karatay'ın yazmış olduğu karatay diyeti adlı kitaba göre vücudumuzdaki yağların yakılabilmesi için öğünler arası 5-6 saat olması gerekiyormuş.

Yemek yediğimiz andan itibaren vücudumuzdan insilün hormonu salgılanıyor.bu hormonun görevi kan şekerini yükseltip enerjiyi kullanmak ve fazla olan enerjiyi yağ olarak depolamak.bu süreç yaklaşık 2 saat sürmekte.daha sonra ise karaciğer yağını enerjiye çeviren,vücutdaki yağ kırımını sağlayan  glukogan hormonu salgılanır.bu süreçte yaklaşık 2 saat sürmektedir.daha sonra ise leptin hormonu salgılanır.bu hormon ise tokluk duygusu yaratarak vücut içindeki yağ stoklarını kullanmakta ve iştahı düzenlemektedir.

DOĞRU BESLENME 

İşte bu süreçler yaklaşık 5-6 saat sürmekte.yani biz 2-3 saat de az olarak beslenme şeklini seçersek vücudumuzda sürekli insilün salgılanacak,glukogan ve leptin salgılanmayacak ve sürekli kan şekeri yüksek olacak,sürekli vücudumuzda yağ depolaması olacak.ama 6 saat de bir öğün yemek yersek bu süreç işleyecek ve salgıladığımız hormonlar görevlerini yerine getirerek yağlarımızdan kurtulacağız.
eğer vücudumuzda yağ istemiyorsak günde 3 öğün yemek,aralarında 5-6 saat ara bırakmak ve şeker oranı düşük ürünlerden beslenme şeklini seçmemiz gerekiyor.. 

10 Ağustos 2013 Cumartesi

USB BELLEKLER NEDEN YAZILANDAN AZ KAPASİTELİ

USB BELLEKLER,HARD DİSKLER,DİĞER VERİ DEPOLAMA CİHAZLARI NEDEN YAZILANDAN AZ KAPASİTELİ OLARAK GÖRÜLÜYOR?

Sorunun cevabı çok basit.üreticiler 1gb=1000 mb=1000000kb=1000000000byte olarak hesaplama yapıyor.bilgisayarlar ise 1gb=1024mb=1024000kb=1024000000byte olarak hesaplama yapıyor.işte veri depolama üzerinde yazan kapasite ile bilgisayarda gördüğümüz fark buradaki hesaplamadan geliyor.





ŞİMDİ BUNA GÖRE BİR HESAPLAMA YAPALIM


Elimizde 4 gb lık bir usb olsun;

üreticiye göre bu usb bellek;

4 gb  =  4 000 mb  =  4 000 000 kb  =  4 000 000 000 byte a eşittir.

bilgisayar hesabına göre ise bu usb bellek;

4000000000 byte/1024(bilgisayara göre hesaplamamız için 1024e bölmemiz gerekir)=3906250 kb dır.
3906250 kb/1024 = 3814 mb dır
3814 mb/1024 = 3,72 gb dır.

demek ki 4 gb yazan bir bellek bilgisayarda 3,72 gb olarak görülmektedir.

kısaltmaları bilmeyenler için ;

gb = gigabyte
mb = megabyte
kb = kilobyte
b = byte


VÜCUT YAĞLARI KASA DÖNÜŞÜR MÜ?

SPOR YAPMAK İSTİYORUM FAKAT BU YAĞLAR KASA DÖNÜŞÜR MÜ?


Cevabımız çok basit,yağın kasa dönüşme olayı diye bir şey yoktur.yağ bir madde kas ise bir dokudur.kas gerekli enerjiyi bu yağ maddesinden alabilir.yapılan ilk hata kilo vermek isteyip sonradan kas hacmi elde etmektir.oysaki ilk başta kas hacmi elde etmek vücut için daha yararlıdır.çünkü kas için gerekli enerji bu depolanmış enerji kaynakları olan yağlardan elde edilebilir.



SPORU BIRAKIRSAM KASLARIM SARKAR MI?


Yağ kasa dönüşmeyeceği gibi kas da yağa dönüşmez vede sarkma nedeni olan yağlar vücudunuzda bu görüntüyü oluşturmaz.sadece spor yaparken beslendiğimiz gibi beslenmeye devam edersek fazla enerji yağ olarak depolanır ve sarkma görüntüsü oluşturur.spor yapmadığımız içinde kas kütlemiz küçülerek yerini yağa bırakır.

SPOR YAPMAK İSTİYORUM AMA ÇOK KASLI OLMAK İSTEMİYORUM...(BAYANLAR)


Zaten istediğiniz kadar çalışın erkekler gibi fazla kas yapamazsınız çünkü sizde testesteron hormonu çok ama çok az salgılandığı için kas yapımı da çok az olacaktır.aslında kas kütlesini arttırmak  sağlık açısından çok iyidir.bu nedenle bayanların çoğu kas yapmak yerine koşu bandı,bisiklet gibi çok efor gerektiren aletlerde çalışarak vücut kaslarını öldürmekte,çok kalori harcamakta ve bu harcanan kaloriyi sonradan yenen yemeklerle alarak vücut yağlarını arttırmaktadırlar.asıl amaç kas yaparak yağ kütlesini azaltmak olmalıdır.zaten korkmanıza gerek yoktur.erkekler gibi çok fazla kas yapamazsınız.koşu bandı ve bisiklette saatlerce efor sarfetmeden ağırlık çalışılması daha iyidir.hem sıkılaşırsınız hemde yağlarınızdan kurtulursunuz.


PC TOPLAMA YARDIMCI VİDEO



bilgisayar toplama denilince birçoğumuz nasıl yapılacağını merak eder.ilk başlayanlar için aşağıdaki linkte vermiş olduğum video 3 boyutlu olarak hazırlanmış.yardımcı olacak bilgiler yer alıyor.keyifle izleyin....

9 Ağustos 2013 Cuma

MERHABA


Bloğumuzu bugün itibariyle açmış bulunuyoruz vede ilk yazımızda herkese merhaba demek istedik.artık bizde sanal dünyada yerimizi aldık.merak edilen herşey hakkında bilgilendirme yapılacak sitemize sizde çeşitli konularda bilgi aktarabilirsiniz.bunu için yapmanız gereken tek şey enginotar@gmail.com adresine konuyu göndermeniz.herkese şimdiden teşekkürler....